Köşe Yazıları

Fayda maksimizasyonu




Ülkemizde otomotiv sektörünün her alanındaki vergiler rekorlara koşuyor malesef ki. Bu durum sonucunda otomobil fiyatları da rekorlar kırıyor. Haliyle sıfır kilometre otomobil satışları çok ciddi miktarda azalmış halde ve gittikçe azalıyor. Peki talebini sıfır kilometre araç ile karşılayamayan insanlar ne yapıyor? Tabi ki ikinci el piyasasına giriyor. İşte tam bu noktada çok farklı alım senaryoları meydana geliyor.

Türk insanının inançları, sevdiği şeyler çok sabittir. Değişimi pek istemez. Bu davranış ikinci el piyasasında da kendini çok net gösterir. Sevdiği otomobillerin fiyatları yıllar geçse de ilk günkü fiyatında olmaya devam eder. Sıradan bir ikinci el otomobilin değer kazandığı tek ülke de Türkiye olabilir. Araştırmak lazım. Bazı otomobiller ise garibandır piyasada. Kimse sevmez onları. Biraz “marjinal” otomobillerdir onlar. Çok yakar, çok arıza çıkarır, sanayiciyle kanka olursun, son sahibi olursun, nikahına alırsın, kaportası incedir, vergisi çoktur vs. vs… Bitmek bilmez bu kötü unvanlar. Ama atlanan en önemli olay, bu gariban arabalar “olması gereken” fiyata satıştadır. Yani ikinci elinin ederi fiyattadır. Piyasanın sevilen arabaları gibi ilk günkü fiyattan satılmadığı için belkide mantıklı olan bu gariban arabaları almaktır.

Karşımızda üç durum oluştu. Sıfır otomobil almak, ikinci elin balon fiyatlı sevilen aracını almak ve ikinci elin sevilmeyen ama görece fiyatı normal olanı. Durum analizini iyi yapmak gerekli. İhtiyacımız ne? Ne kadar cesur hareket edebiliyoruz? Ne kadar rasyonel davranmamız gerekli?

Aşağıda okuyacaklar kesin yargı içeremez, genellemelerdir diyerek uyarımı da ekleyim hemen.

Sıfır araçtan başlarsak değerlendirmeye, haliyle riskin en düşük olduğu tercih bu. Daha önceki sahibi nasıl kullandı, hangi parçaları yenilemem gerekecek gibi dertleri yok. Garanti sürece içinde olduğu için de ayrı bir rahatlık sağlıyor. Görünüşe göre tek negatif yanı ülkemiz koşulları yüzünden oluşan insan haklarına aykırı fiyatları.

İkinci el piyasasının sevilen arabasını değerlendirirsek, piyasada çok olduğu için satış sonrası maliyetlerinin düşük olması olası bir durum. El değiştirme süresi kısa olabilir. Eş dost tarafından “ehehe son sahibi olmuşsun, çok yakar bu, sanayiden çıkamazsın.” Tadında laflar duymazsınız. Ama balon fiyatı, aynı fiyatta olan “sevilmeyen” arabaya göre düşük donanımlı, düşük motorlu olması gayet olası. Hatta kaçınılmaz bir gerçek demek mümkün bu duruma.

Piyasanın sevilmeyen, dışlanan arabası ise genelde donanım olarak da motor olarak da gayet başarılı oluyor. Ancak o iyi olan motorun yakıtı da iyi oluyor haliyle. Yine ülkenin güzel vergileri yüzünden akaryakıt fiyatları o güzel motorları “kötü!” yapıveriyor. Halbuki arabanın hiç bir suçu yok. Bir de bozulma, sanayiden çıkamama muhabbeti oluyor bu sevilmeyen arabalar için. Piyasanın bu marjinal arabalarını alan insanlar aslında otomobil konusunda daha hassas oldukları için en ufak sorunu dahi sezip ona çözüm arayan tipler genellikle. Bir de arabayı hakkını verip kullanmayı tercih eden tipler. Bu iki durum bir araya gelince çoğu insanın göz ardı edeceği problemler büyük bir şey gibi algılanır oluyor. Ancak evet bazı otomobillerin mühendislik hataları sonucu kronik sorunları da oluyor. Ancak kronik sorunlar genellikle çözümü olan şeylerdir.

Küçük motor hacimli, az donanımlı sıfır araba alacağıma yüksek hacimli, donanımlı alırım işi ne kadar güzel gözükse de öyle olmadığı için piyasaları bu kadar düşük. Satış sonrası maliyetleri bir çok kullanıcı için lüks oluyor. Bazı otomobiller ise sadece marka imajı yüzünden bu sınıfa giriyor. Halbuki onların tüketimi de, satış sonrası masrafı da gayet düşük olabiliyor.

Üç durumun da avantajını-dezavantajını yukardaki gibi temel olarak. Marka model vermek istemedim bu yazı boyunca, insanları yönlerdirmek olur çünkü. Liberal ekonomi modelinde olduğu gibi piyasa kendiliğinden denge noktasına geliyor. Çünkü alıcılar da satıcılar da özgür. Ancak kişisel görüşüm olarak çokta rasyonel durumda değil piyasa. Özellikle zamanındaki sıfır fiyatından fazla fiyata satılan araçlar asla olmamalı. Önyargılardan kurtulup biraz daha cesur, daha rasyonel seçimler yapmak gerek. Marjinal olmak belki daha mutlu edecek.

Arda Alpaslan

Hacettepe Üniversitesi'nde fizik mühendisliği okuyordum. Şu an ise Gazi Üniversitesi'nde Eknomi okuyorum. Otomobiller, motor sporları ve motosikletlerle ilgili sevgi, bilgi, kültür ve pratiğim, 8 yaşımda çıktığım karting pistleriyle başladı. Otopark ailesine katılarak da otomotiv ve basın dünyasına ilk adımımı attım. Farklı düşünerek, en güzel işleri beraber yapmak adına!

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Yapılması gereken şey aracı ne kadar süre kullanıcağımızın iyi tespit edilmesi senede bir araç değiştireceksek zaten piyasası olmayan bir araç almanın hiç bir mantığı yok ama alıp 5 sene en az binerim diyorsan o zaman piyasası daha yavaş ilerleyen araçlara yönele bilinir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu