Testler

Makyaj Mucizesi: Volkswagen CC 1.4 TSI




Üreticilerin sıradan modelleri allayıp pullayarak, bir yandan daha güzel, diğer yandan da daha kullanışsız hale getirip ‘özelleştirerek’ daha yüksek bir fiyat etiketiyle piyasaya sürmelerine alıştık.

Bu yaklaşım özellikle, Mercedes’in CLS’le başlattığı ‘dört kapılı coupé’ familyasında kendini gösteriyor. Arkasına oturmakta güçlük çektiğiniz ‘gösterişli’ bir E mi istiyordunuz? Buyrun.

Ancak satışlar gösteriyor ki bu, o kadar da basit değil. Markalar bu tür otomobilleri büyük bir özenle tasarlıyorlar ve nihayetinde temel aldıkları modelle aynı olmalarına rağmen, ondan gerçekten daha üstün bir izlenim veren ayrı bir ürün ortaya çıkıyor.

Volkswagen CC ilk çıktığında forumlarda dönen ‘çakma CLS’ muhabbetlerini, ardından Auto Zeitung’un onu galip belirlediği CLS karşılaştırmasını ve bunun sayfalarca tartışıldığını hatırlıyorum. O günden bugüne 5 sene geçti ve CC geçen sene güncellendi. Zaman gösterdi ki, formülü Wolfsburg bulmadı ama açıklarını kapatıp çok iyi uyguladı.

Aslında CC insanı başta ters köşeye yatırıyor. Son derece dinamik görünmesine ve alçak tavanının altından gövdenizi içeri atarken bilinçaltınıza sportif sinyaller göndermesine rağmen, bu sıfatla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir karaktere sahip.

Başta şaşırtsa da uzun vadede hayal kırıklığı yaratmıyor, sadece beklentilerinizi ve bakış açınızı değiştiriyor.

Otomobilin direksiyonundan şanzımanına, süspansiyonlarından koltuklarına kadar her öğesi konfor ve sükunet için ayarlanmış. Zorlu bir iş gününün ardından eve varana dek gevşemek ya da Pazar’ları sahil yolunda manzaraya karşı boş boş gezinmek için yaratılmış. 70 litrelik kocaman deposunu doldurup zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden yüzlerce kilometre katedebilirsiniz. Bu sırada muazzam bir çıkış gücüne sahip müzik sistemi de keyfinize keyif katacaktır.

Ancak CC’nin esas başarısı, tüm görsel çekiciliğine rağmen Passat’ın kalıtsal kullanışlılığından neredeyse hiç ödün vermemesi. 532 litrelik bagajı biraz daha küçük olsa da halen çoğu kullanıcı için yeterli; arkada da fazlasıyla diz, daha da önemlisi alçak tavana rağmen geniş bir baş mesafesi var. Bu niş sınıfa mensup diğer üyeler gibi iki tekli koltuk yerine üç kişinin oturabileceği bir düzen sunmasıysa, bir diğer önemli artısı.

Kabinin Passat’a nazaran yeterince özelleştirilmemesi bir eleştiri unsuru olabilir, ancak izole halde iç mekanda eleştirilecek çok şey yok. Malzemeler genel olarak ortalamanın üstünde, deri kaplamalar kalite hissini artırıyor. Koltuklar fevkalade, eşya gözü bol miktarda. Fakat konsolu boydan boya kaplayan orta bölümdeki malzeme aşırı sert ve bu otomobile hiç yakışmıyor.

Motorun da iç mekan gibi pek akarı kokarı yok. Turbo ve kompresörle beslenen 160 beygirlik makineyle CC bu rakama uygun gidiyor, 6500 devir çeviriyor ancak bu sırada renksiz bir ses çıkarıyor ve tüm TSI’lar gibi, 7-ileri DSG’ye rağmen, çok yakıyor. Sakin kullanımda bile 10 litrenin altına nadiren inen tüketim rahatça 13’ün üstüne çıkabiliyor.

CC’nin tüm sizi rahatlatma ve dinlendirme çabalarına rağmen ille de limitlerini tanımak isterseniz, üstündeki Sport Contact 3’lerin de yardımıyla oldukça yüksek olduklarını, aşmaya çalıştığınızda arabanın nötr bir tavır sergilediğini, aşırı bir önden kayma eğilimininse bulunmadığını gözlemliyorsunuz.

Fakat ayarlar o kadar ağırkanlı ki, çok geçmeden orta şeride kayıp tıngır tıngır dönüş yoluna koyuluyorsunuz. Yamalı sokaklarda umarsızca ilerlerken, dar yanaklı 18”lere rağmen süspansiyonların ne harika bir iş çıkarttıklarını düşünüyorsunuz. Ve CC’nin İstanbul’a ne kadar uygun bir otomobil olduğunu keşfediyorsunuz.

90 bin liraya bu otomobil, bir kelepir gibi bile görünebilir. Gerçekten de vasıflarını alt alta ekleyince, bu fiyat seviyesindeki hemen hiçbir otomobilin sunamadığı bir kombinasyon vadediyor.

Ne var ki kalite hissi, fiyatının biraz altında kalıyor. Arabanın kapısını kaparken, direksiyonunu çevirirken, ön panelinde gezinirken… bir biçimde CC’den aldığınız izlenim ‘ince’ kalıyor. O tok, sağlam, katı ‘Alman malı’ intibasını vermiyor; bunun yerine Jetta gibi “Meksika’da mı üretiliyor acaba?” diye sorgulatıyor.

Yazı: And Mehmet ÇETİN

Faruk

Küçüklüğümden beri sahip olduğum otomobil aşkı zaman içinde beni Otopark ailesinin bir parçası haline getirdi. Aileye katıldığım ilk günden beri siteyle ilgilenmeye zevkle devam ediyorum...

İlgili Makaleler

5 Yorum

  1. Artık baştan aşağı yenilenme zamanı geldi, inşallah iç tasarımını Passat’tan farklı yaparlar.

  2. And sana gerçekten çok şaşkınım bende birçok araç kullandım ve kullandıklarım arasında en ağır en sağlam kapı VW CC de bulunuyor ayrıca kapı içi tamamen yumuşak ve ön konsol üstüde tamamen yumuşak ve pahalı malzemeden üretilmiş. Takipçin olarak şu yazıdaki son paragrafı senin yazdığını düşünmüyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu