Testler

Hayal Meyal: Mazda6 2.0 Sport




Testlerde arabaların tasarımından söz etmiyorum. Umursamadığımdan değil; elbette benim de kendi zevkim var ancak böylesine göreceli bir konuyla dakika doldurmayı doğru bulmuyorum.

Ne var ki, iki ay evvel sürdüğüm bu otomobile şöyle bir geri dönüp baktığımda yeniden ona yaklaşmak, kapısına uzanmak, koltuğuna yaslanmak ve umarsızca yol almak istiyorum. Tüm kusurlarına rağmen.

İnsanoğlunun güzelliğe olan zaafı malum; bir otomobil tutkununun da Mazda 6’ya tutulup bazı nazlarını sineye çekmesi kaçınılmaz. İhtişamı dışıyla sınırlı kalsaydı belki bu üç paragraf da çıkmazdı; lakin arabanın içi de şiir. Fildişi deri, vişne çürüğü konsol, gümüş gri ve piyano siyahı detaylarıyla kabin çok klas. Eşya gözleri bol, arka diz mesafesi de. Buna karşın baş mesafesi o denli cömert değil, sol kol dayamaysa uzaklarda.

Çamurlukları iştahla dolduran 19″ jantlara rağmen, bu otomobilin felsefesi ‘konfor’. En acımasız engebelerde dahi istifini bozmayan 6, her daim dingin kalmayı başarıyor.

Sükuneti ‘yumuşak’lığa kaymadan, virajlarda da sürüyor. Salınım minimum seviyede. 1340 kg’luk gövde çoğu rakibinden yaklaşık 100 kilo daha hafif ve bu avantajı her koşulda hissediliyor. Çok çevik, dengeli ve organik (eheh) direksiyonun da yardımıyla hakimiyet kurması çok kolay.

İşlere ilk sekte vuran, tutuş limitlerinde ortaya çıkan ve Bridgestone Turanza T001’lerden kaynaklandığını düşündüğümüz belirsizlik. Ne dururken ne de dönerken, arabanın hangi noktada kaymaya başladığını ya da başlayacağını kestiremiyorsunuz – bilhassa vasat yüzeylerde.

Büyüyü bozan diğer unsursa şanzıman. Sakin kullanımda sorun çıkarmayan, hatta kalkış anındaki hevesli tepkisiyle göze giren tork konvertörlü 6-ileri vites kutusu, tempoyu artırdığınızda gecikmeli değişimleri, daimi vites büyütme niyeti ve kickdown‘lara verdiği iki kademeli tepkiyle, sizi geri çekilmeye zorluyor. Öyle ağırkanlı çalışıyor ki üretici ‘spor’ modu koymaya bile gerek görmemiş. Fakat manuel kullanımda kesiciye girip – bir süreliğine de olsa – viteste tutması takdir kazandı (ayrıca geri çekince büyüyor!).

Şanzımanın da etkisiyle motor nadiren 165 beygir gibi hissettiriyor, fakat 8.5 litre civarı şehiriçi tüketimiyle mutlu ediyor.

Mazda 6 ilk önce dört tekerlekli bir sanat eseri, ardından 123 bin liraya satılan bir vergizede. Bir yandan tüy gibi gövdesi, dinamik şasisi ve doğal tepkileri; öte yandan bulutların üstünde gidişi, belli belirsiz limitleri ve uyuşuk vitesleri. Her güzel gibi o da çok kafa karıştırıcı, ama fena halde çekici.

Yazı: And Mehmet ÇETİN

Faruk

Küçüklüğümden beri sahip olduğum otomobil aşkı zaman içinde beni Otopark ailesinin bir parçası haline getirdi. Aileye katıldığım ilk günden beri siteyle ilgilenmeye zevkle devam ediyorum...

İlgili Makaleler

13 Yorum

  1. Sinan yengeye çamur atmışsın da Duster ‘ı sen daha çok beğenmişsin testi bi izle istersen:)

  2. Bu zamana kadar nasıl olduda seyretmedim bunu, e180’den sonra hiç bu kadar gülüp eylenmemiştim .
    Şahane test olmuş , yazıda vidyoda çok kaliteli , ilerde nasip olurda bir banka soyacak olursam bunu alırım sonrada hobi olarak ceset-torba işine başlarım ne de olsa hayata bir kere geliyoruz ( ama istediğimiz araca binemiyoruz türkiye topraklarında ) !

  3. opel insignia 1.6 sidi AT6 cosmo ile bu mazda 6 arasında kaldım :S ikisinin de tasarımı güzel. ama sağlamlık lıkırtı tıkırtı sesi çıkarmayacak olması çok önemli. bilgisi olan yorum yapsın lütfen :))

    1. Yaklaşık 1 yıldır Insignia kullanıyorum ve genel olarak araçtan çok memnunum. Mazda 6 yı kullanmadım ancak sıradışı ve çok şık bir araç olması ile bence çok cazip. “Sen neden tercih etmedin?” derseniz ikamet ettiğim yerde Mazda servisi yok ve model 2.000cc olduğu için 1.600cc premium modellere çok yakın bir fiyat etiketine sahip, tabi mevzubahis modellerin baz donanımları Mazda 6 kadar zengin bir donanıma sahip değil.

      1. TolgaK peki insignia da sizi tatmin etmeyen noktalar var mı ? mesela yakıtı ve kokpit içinde ön göğüsten gelen tıkırtılar kimilerinin şikayet ettiği noktalar

        1. Aracın elbette zayıf noktaları var ancak olumlu yönleri olumsuz yönlerinden daha baskın ve araçtan ayrılırken aklınızda çoğunlukla keyifli yanları kalıyor, bu yüzden olumsuz detayları saymak için iyi bir derleme gerekiyor, bunlar neler olabilir;
          1- Araç iri ama arka diz mesafesi daha iyi olmalıydı, ayrıca boyu 1.85 den uzun olanlar arkada baş mesafesinde çok da rahat hissetmiyorlar.

          2- İç dizaynı iyi ancak karanlık tonlar hakim, bazen daha açık ton kullanımıyla iç mekanın güzelliği daha iyi vurgulanabilirdi diye düşündürüyor. Açık tonlarda iç mekan için pek de ihtiyacınızın olmadığı opsiyonları almanız gerekiyor.

          3- 170Hp lik motor 280Nm ye ulaşan torkuyla rölanti devrinin biraz üzerinde 3-4 ve 5. viteste aracı zorlamadan kaldırabiliyor ancak motorun devirlenme hızı ağırbaşlı ve bu yüzden esneklikte verdiği hissin aksine kötü 0-100 değerine imza atmasına neden oluyor, benim için önemsiz bir detay olsa da bunu çok önemseyen hatta araçtan uzak duranlar da var.

          4- Otomatik şanzımanların çalışma prensiplerine dair bilgim ve kullanım tecrübem kısıtlı ancak nasıl motor ısındıkça optimum tüketim ve performans özellikleri sergiliyorsa bu aracın otomatik şanzımanı da hiç durmandan -en az- 30-40km kullanılırsa soğuk haline oranla daha iyi bir performans gösteriyor, bu diğer tam otomatiklerde de böyle mi bilmiyorum.

          Araçla ilgili aklıma ilk gelen zayıf yön aslında 1. madde, diğerlerini belirtmek için açıkcası biraz düşünmem gerekti (:

          Tıkırtı neredeyse yok ancak kışın soğuk iç mekanı hızlı biçimde ısıtırsanız kısa süreliğine genleşme çıtrtıları duyulabiliyor, dijital hız kadranı camını çevreleyen ince piano black şerit de arada ses yapabiliyor. Tüketim ş.içinde kışın soğuk motorla 11 sıcak motorla 9.5 Litre, ş.dışı standart hızlarda (90-110km/h) 5.8 – 7 litre civarı. Havanın 20 dereceye ulaştığı son 3-4 gündür motor çok çabuk ısındığından da olsa gerek; ş.içi tüketim 8 Litreyi pek aşmıyor.

          Umarım detaylı anlatabilmişimdir 🙂

          1. eyw. yeterince detaylı bir açıklama olmuş.. Oto testlerinden ziyade vatandaşın yorumları ve kullanım tecrübesi daha önemli oluyor. Eline sağlık 🙂

  4. Mazda’nın da Suzuki ne zaman ki distribütör’ünü değiştirdi işte o zaman Türkiye pazarındaki gücünü arttırmaya başladı. Mazda’nın da Suzuki’ye benzer bir strateji izlemesi gerekiyor. Mazda6 iyi bir otomobil tasarımıyla sınıfında fark yaratan fakat sıfırı tutulmayan ve 2.elde de kullanıcısına zarar ettiren bir model. Mazda gibi dünyanın en sorunsuz markalarından birisinin ülkemizde bu konumda bulunması Mazda gibi bir markaya hiç yakışmıyor

    1. Emre kardeşime katılıyorum. Canım ülkemde araba budur deyipte binebilceğin ne kadar araba varsa hepsi tutulmuyor. Türkiye’de nerede tutulmamış araba varsa o arabalar gerçekten araba diyeceğimiz araçlar. Ülkemizde tutulmayan araçlar hep çok kaliteli araçlar. Kronik sorunu ve yedek parça sıkıntısı yoksa tercih edilebilecek araçlar aslında

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu