Köşe Yazıları

Küçük ama kabiliyetli




Hayatta bazen tek ihtiyacınız olan biraz şanstır. Ancak şans sizin bütün hayatınız boyunca yanınızda olsa da aslında ne yapacağını bunca yıldan sonra hala kestiremediğiniz bir arkadaşınıza benzer. Benim durumumda ise tam tersi oldu. Yanımda olmadığını bildiğim şans, bu sefer hiç beklenmedik bir anda kendisini ortaya çıkardı.

Almanya’da bulunduğum bir pazar günü ne zamandır bir türlü vakit ayırıp gidemediğim BMW Welt’e ve aynı zamanda BMW Müzesi’ne gitmem gerektiğini bilerek uyandım. Kahvaltıyı yapıp yola çıktım. Yolculuğumun son aşaması metrodan inip yürümekti. BMW Welt’in giriş kapısına doğru yürürken aslında olmaması gereken bir şey gördüm. Normalde boş veya aşağıdaki gibi olması gereken park alanında belki 20’den fazla i3 vardı.

BMW Welt1

 

Benim görmem gereken bu fotoğraftaki manzaraydı aslında. Turistleri getiren birkaç otobüs ve BMW’nin tanıtım için koyduğu birkaç araç. Ancak bütün park yerinde sadece i3ler vardı ve sürekli yenileri geliyordu.

Çok fazla zamanım olmadığı için bir an önce içeri girip BMW World’deki araçların ve atmosferin fotoğrafını çekmem ve ardından da müzeyi dolaşmam gerekiyordu. Bu yüzden bir etkinlik falan vardır diye düşünüp, içeriye girdim.

BMW World, yukarıdaki özet halindeki fotoğraflardan da anlayabileceğiniz gibi gayet sıkıcı(!) ve anlamsızdı(!). Sonuçta kim içerideki iki adet Rolls Royce’dan, filmden taze kurşunlanmış M3ten, Mini’lerden ya da BMW motorsikletlerinden etkilenir ki? İçeride geçirdiğim sıkıcı dakikalar dikkatimi, dışarıdaki etkinliğin bir parçası gibi görünen ve sadece bazı insanların içeriye girebildiği bir alana çekmişti. Alanda çay, kahve içen insanlar ve bir adet i3 ile bir adet de i8 bulunuyordu. İçeriye bilekliklerini güvenlik görevlisine göstererek girenler iki aracı da ellerindeki sıcak içeceklerini yudumlarken inceleyebiliyorlardı. Hem orada kapısı açık adeta gel beni kurcala diyen i8in varlığı, hem de dışarıdaki park alanında sayıları her geçen dakika artan i3ler, sanki bana bunun bir fırsat olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Biraz durup kendimi topladıktan sonra doğrudan bankolardan birine gittim ve bankodaki görevliye dedim ki, “Merhaba, dışarıda duran i3lerden birini kullanmak istiyorum.” Ne kadar saçma değil mi? Adamlar da zaten biz buraya koyalım da isteyen kullansın diye o kadar arabayı getirdiler pazar pazar. Ama bütün bu düşüncelerimin aksine beni başka bir yere yönlendirdiler ve aslında o gün i serisi hakkında bir sunum olacağını ve dışarıda duran i3lerin de oraya test için geldiğini öğrendim. Sunuma kayıt oldum, ancak test sürüşü kayıtları haftalar öncesinden dolmuştu. Ama yine de belki gelmeyen olursa kullanma şansım olacaktı.

Bundan sonrasında tahmin edebileceğiniz gibi doğrudan i3ün ve i8in yanına gidip ikisini de İstanbul Otomobil Fuarı’ndan sonra bir kez daha kurcaladım.

Ardından sunuma katıldım. Sunumda da tahmin edebileceğiniz gibi sıradan(!) bir şey oldu ve sunumun başlangıcını yaklaşık 5 dakikalık bir anlatımla BMW’nin iki küçük robotu yaptı.

Sunum sona erdiğinde ise kayıt yaptıran insanlardan bazılarının gelmediğini ve bu yüzden 17 numaralı aracın benim olduğunu öğrendim. Aracın yanına gittim ve test sürüşü süresince yanımda kimsenin olmayacağını, benim tek yapmam gerekenin rotayı takip etmem olduğu bana söylendi. Aracın birkaç püf noktası hakkında bilgi aldıktan sonra gaz pedalını yavaşça ezdim.

https://www.youtube.com/watch?v=-X1f6kW4lF0

BMW i3’ün şehir dışında yetersiz kalabilecek 160 kmlik menzili, şehir içinde çoğu insan için yeterince uygun olacaktır. Aracın iç mekanı gayet basit bir şekilde, ihtiyaçlarınızı giderecek şekilde tasarlanmış durumda. i3’ün bana göre ayarlanmış sürücü koltuğunun (185 cm boyundayım) arka koltuğuna rahatlıkla oturabildim ve baş mesafesi de yeterliydi.

Otomobilin 90-100 km/sa üzerindeki hızlarda içeriye aldığı rüzgar sesi ve süspansiyonlarının yeterince komforlu olmaması, belki de 27 km süren test süresince asla duyamadığım motor sesinden dolayı bu kadar dikkatimi çekti. i3 tanıtım aşamaları boyunca şehirde kullanılacak çevre dostu bir otomobil olarak anlatılsa da, kırmızı ışıkta 50 km/sa hıza hep ilk siz ulaşacakmışsınız gibi hissettiriyor. Ancak sürüş modlarında comfort, eco pro ve eco pro+ olması aslında, aracın ne için tasarlandığını size tekrar tekrar hatırlatıyor.

BMW i3 her ne kadar gelecekte kullanacağımız araçlara dair bir özet olsa da; bugün için, bizlere şehir içinde trafik kurallarına uyarak araç kullandığımızda daha fazlasına gerek duymayacağımız mesajını veriyor.

Not: BMW World’e ve BMW Müzesi’ne dair bir foto galeriyi de çok yakında sizlerle paylaşacağım.

 

Erdem Erkin Erdoğan

Kendimi bildim bileli var olan otomobil tutkum otopark.com ile yarı amatör hale dönüştü.

İlgili Makaleler

13 Yorum

  1. çok güzel bi yazı ve video olmuş. ancak “bi em dabılyu i üç” tanımlaması değişik olmuş

    1. Merhaba, tamlamanın nedeni aynı gün içerisinde sürekli 3 dili de kullanıyor olmam ve bir yandan araba kullanırken bir yandan da videoyu çekmeye çalışmamdan dolayı ortaya çıkan istemsiz kafa karışıklığıdır, affola…

  2. Çok güzel bir yazı ve video olmuş tebrik ederim. Vlog gibi olmuş biraz. Tek eleştireceğim konu bu ve benzeri videolara devam edecekseniz kamerayı yatay tutmanız.

    1. Merhaba, haklısınız. Ben de test bittikten sonra videoları izlerken fark ettim, ancak test süresince aklıma gelmedi ne yazık ki. Teşekkürler

  3. Bi em dabılyu ( i )!! nedir abi ya ? İngilizce okuyorsan bari hepsini ingilizce oku. Yoksa bmw e serisi mi çıkarmışta bi em dabılyu i diye okuyorsun ?

    1. Merhaba, bu yorumu yazmadan önce diğer yorumları okumuş olsaydınız sorularınıza cevap bulurdunuz. Teşekkürler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu