FeaturedKöşe Yazıları

GİRİŞİM çıkışım bir oldu




Ağabeyimden girişimcilik üzerine güzel bir yazı. Paylaşmak istedim. İyi okumalar

“Kendi kendiniz için çalışıyorsanız ya bir öncü olursunuz ya da aç kalırsınız.” John Willard Marriot

Bu yazıyı kurumsal hayata yıllarını vermiş ve haftanın en az 3 günü öğlen yemeklerinde “olm bu kurumsalda ömrümüz geçiyor. Kendimiz bir iş kuralım artık? dedikten sonra mercimek çorbasına kaşığı daldıran ve yemekten sonra aklındaki işi & ürünü en yakın noterde tescil ettirmeye gitmeye kararlı ama yaklaşık yarım saat sonra da masasında “yarına acilen bu sunumu yetiştirmem lazım” diyen beyaz yakalılar için yazmak istedim. Edebi & akademik bir beklentiniz olmasın. İçimden gelenleri içimden geldiği gibi anlatacağım. Olur da iş kurmak isteyen birileri de yazıdan kendisine birşeyler çıkarırsa ne mutlu bana.

Aralarında benim de olduğum beyaz yakalı olup da kendi işini yapmak isteyenler üzerine çok uzun zamandır kafa patlatıyorum. Girişimcilik üzerine tonla akademik / akademik olmayan kaynak var. Girişimciliğin adımları, dikkat edilmesi gerekenler, başarılı olanların sözleri & öğütleri vs binlerce bilgiye ulaşmanız mümkün. Ben de birçok kaynağı & makaleyi okudum ama aslında bu yazımın kaynağı, yakın çevremde beyaz yakalı girişimcilik hayali kuran ve az sayıda da bunu başarmış arkadaşımın olması. Kendi işini yaparak bir konuda öncü olma hayali kuruyorsanız harika! Tabi ki hayallerinizin peşinden gitmelisiniz. Ben aman ha aç kalmayın diye kendi çevremde olanlardan gözlemlerimin kişisel bir sentezini paylaşacağım.

13 yıldır kurumsal hayattayım ve büyük şirketlerde çalışma şansım oldu. Kurumsal hayatın insana kattıkları çok önemli öncelikle bunu inkar etmemekte fayda var. Bu düzende varolmak ve sonrasında çıkış planı yapmak istemek hep bir sürecin ve değişimin parçası aslında. Her ne kadar birçok beyaz yakalının kafasında “nasıl çıkacağız bu kısır döngüden?” olsa da, kurumsal hayatın insanın karakterinde ve düşünce yapısını pozitif anlamda geliştirmesinde ciddi katkısı olduğuna inanıyorum. Farklı iş yapış şekillerini anlamak, büyük resmi görebilmek, piyasaları anlamak, finansal dili öğrenmek, insana değer vermenin önemini öğrenmek, hızlı düşünüp karar verebilme yeteneğini geliştirmek, kişisel olarak etkilenmeden maddi hatalar yapabilme lüksünüzün olması gibi çoklanabilecek faydalarını sayabilirim. Yani işin özünde beyaz yakalı girişimci adayı arkadaşlarımın öncelikle bulundukları yere bir şükretmesini öneririm.

Şimdi gelelim konumuza olan beyaz yakalının girişimcilik hayallerine ve kendimce başarının püf noktasına. Girişiminizin hızlı bir çıkışla sonlanmasını istemiyorsanız önce kendimize şu soruyu soralım: Neden bir girişim peşindesiniz?

İş hayatında tıkandığınızı ya da bir şekilde keyif almadığınız için mi kendi işinizi kurmak istiyorsunuz? Yani bu bir acil durum çıkış planı mı sizin için?

Yoksa, girişimcilik sizin gerçekten hayaliniz mi? Geceleri yastığa başınızı koyduğunuzda; “kendim birşeyler yapmalıyım yoksa kendimi hep eksik hissedeceğim.” mi diyorsunuz?

Bu sorunun cevabını gözlerinizi kapadığınızda ve kendinizi dinlediğinizde çok iyi cevaplayabilirsiniz. Bence kendinize samimi olmanız yeterli. Cevap henüz sizin için net değilse girişimcilik rüyanız kısa sürebilir benden söylemesi.

Bizi bu yola iten dürtülerimizi çok iyi anlamamızda fayda var. Bu noktadaki kişisel farkındalığımız, atacağımız adımları ve cesaret seviyemizi etkileyecek. Neden bir girişimci olmak istediğimizi kendimize sormadığımız zaman, maalesef arkadaşlarla yapılan öğle yemeği sohbetinin ötesine geçemiyoruz.

Girişimcilik gerçekten hayali olan insanlar, şartlar ne olursa olsun kendi yollarını çiziyorlar. Maddi olarak karşılık tam alamadıkları durumlarda bile kendi işlerini yapmaktan vazgeçmiyorlar. Kurumsal şirketlerde başarılı ya da başarısız olmaları onların bu kararı vermelerinde bir etken değil çünkü kendi işlerini yapmak içlerindeki en büyük dürtü olarak olarak sürekli rahatsız ediyor. Ben bu insanlara

“içten yanmalı girişimci”

diyorum kendimce. “Kurumsal hayatta gidip memur olacağıma kendi işimde belki sürünüyorum ama en azından nerde sürüneceğime ben karar veriyorum” kafasını yaşıyor olabilirler.

İçten yanmalıların zaten kurumsal hayatta çok fazla zaman geçirmediğini söyleyebiliriz. Daha çok 3-4 yıl tecrübeli genç arkadaşlar kurumsal hayattan alabildiklerini alıp bir an önce kendi işlerini kurma yoluna giriyorlar. Yapmak istedikleri iş çoğunlukla yıllarca hobi olarak ilgilendikleri bir konu olabiliyor oyüzden ticaret tecrübesini ayrı tutarsak ilgilendikleri konuyla ilgili nerdeyse uzman olarak başlıyorlar. Hobisi değil de herhangi bir ürünün üretimi & satışı vs ile ticarete girenler için de yine yukarda bahsettiğim dürtüden dolayı hangi alanda olursa olsun büyük bir enerjiyle giriş yapıyorlar ve olası başarısızlıkların sonunda yeniden birşeyler denemeye devam ediyorlar. Sanırım yakın çevremde bu anlattığıma en yakın kişi kardeşim Sinan Koç. Kendisi çocukluğundan beri bir otomobil tutkunu (petrolhead) ve bu konuda bilinmesi gereken herşeyi bıkmadan usanmadan öğrenmeye devam ediyor. Bunu da 12-13 yaşından beri yapıyor. Kurumsal hayatta bir otomobil firmasında güzel bir işi vardı ama hayali o kadar baskındı ki herşeye rağmen otomobil üzerine özgürce kendisi bir iş yapmak üzere istifayı bastı. İşini kurmadan önce otomobillerle ilgili çok değerli bir donanıma sahipti zaten. Bu kararı verirken emin olun çoğu insan ondan daha fazla endişelendi ve genelde “aman bir daha mı düşünsen?” şeklinde yorumlar yaptı. Şu an sahibi olduğu Otopark.com üzerinden otomobilleri test ederek yorumlarını insanlarla paylaşırken bunu yavaş yavaş bir digital pazarlama işine dönüştürmeye başladı. Başta maddi sonra manevi çok fazla zorluk yaşadı ve yaşıyor diyebilirim. Ama tüm zorluklara rağmen de işine dört elle sarılıyor ve büyütmeye çalışıyor. Para kazanamadığı dönemde de sevdiği işi yapıyor olmanın enerjisini gözlerinde görebiliyorsunuz. Maddi manevi tüm zorluklara rağmen işiyle ilgili konu olduğunda gözdeki parlamayı sadece içten yanmalı girişimcinin gözlerinde görebiliyorsunuz diye düşünüyorum. Yaşadığı zorlukların yarısını ben yaşasam kurumsal hayata roketle geri dönerdim diye düşünmüşümdür hep.

Öte yandan girişimciliği kurumsal hayatta tıkandığını düşünerek bir çıkış planı gibi gören beyaz yakalılarda bu bahsettiğim içten yanma olmadığı için, kendi işini neden yapmak istediğini düşünmek yerine, yaşayabileceği maddi manevi zorlukları konuşuyor ve kendini daha fazla girdaba sokuyor. Sonunu düşünen kahraman olamaz derler. Bu tiplere kendimce verdiğim tabir ise

“öğle yemeği girişimcisi”

Hadi kendimize dürüst olalım. Birazcık kariyerinizi tıkanmış hissetseniz ya da kötü bir gün geçirip demotive olsanız hemen kendini kurumsal hayatın girdabında hissedip çıkış planı olarak kendi işinizi kurmayı düşündünüz mü? Kısa dönemli sinirlerle ya da anlık demotivasyonlarla kendi işini kurmayı bir çözüm gibi görmek bana sadece güneşi balçıkla sıvamaya çalışmak gibi geliyor açıkçası. Kendi işini kurmuş ve başarılı ilerleyen bazı arkadaşlarım var. Bunlar kurumsal hayatta da gayet parlak ilerleyen insanlardı. Kendi işlerini içten yanmalı oldukları için kurdular ve fark yaratıyorlar. Çok önemli bir detay var bunu kaçırmamak lazım.

Kurumsal hayatta tıkandığına inanan ya da kendini hep bir girdapta hisseden birinin kendi işini yaparken toz pembe bir dünyası olmayacak.

Öğle yemeği girişimcisi arkadaşım kendi işini kurabilmekle ilgili hayalinin ne olduğunu tam olarak da kestiremediği için belirli bir hobisi vs üzerinde uzmanlığı oluşmamış durumda olabiliyor. Neden girişimci olmak istediğine tam anlamıyla cevap bulamadığı için de aslında gerçekte ne ölçüde bir cesaret sahibi olduğunu da tam kestiremiyor olabilir.Tabi her ay maaşının yatmasına okadar alışmış ki kendi işinde 3-4 ay para kazanamama ihtimali bile onu kuzu kuzu masasına geri döndürmeye yetebiliyor.  “Para kazanmasam da bu işi yaparım” diyebilecek cesaret olmadığında beyaz yakalı için denklem çöküveriyor.Bu cesaret tamamen yukardaki dürtüden besleniyor bence ve bir hayalin parçası olmayan girişimcilik denemeleri beyaz yakalı arkadaşım için ciddi bir aç kalma riski oluşturabiliyor.

Kendimize dürüst olmaya devam edelim.

Öğle yemeği girişimcileri olarak istiyoruz ki muhteşem ve kimsenin aklına gelmemiş bir fikir bulalım. İnanılmaz janjanlı bir iş fikri olsun ama CV’de güzel gözüksün sonra çevremiz ne der rezil oluruz. Bilmemne direktörü Ahmet bey Çin’den telefon kılıfı getirip satıyor dedirtemeyiz kimseye sonuçta. Neyse sonra bulduğumuz muhteşem fikirle ilgili sermayeye de ihtiyacımız olmasın sonuçta kaybedecek paramız yok. Sermayesiz kurululabilecek muhteşem bir iş fikri bulduktan sonra hemen şirketi kuralım tamam ama kuruluş aşamasında işimizden istifa etmeyelim ki para akışında sıkıntı olmasın. Tabiki hemen de çok para kazanmaya başlayalım.

Hayat ne güzel olurdu böyle olsa. Ama gerçek şu ki, gerçek hayalinizin veya yeteneğinizin peşinde bir girişimcilik yolunda değilseniz yukarıda birazcık abarttığım kafa yapısıyla “öğle yemeği girişimcisi” olarak kalmakta fayda olabilir. En azından öğle yemeklerinde dedikodu yerine “olm bu şirketlerde ne işler yapıyoruz. Ben varya kendi işimi kursam direk seneye Ferrari’yi alıyorum ama fikrim net değil henüz” demeye devam ederiz. Bekara karı boşamak kolay nasıl olsa.

Sonuç olarak diyebilirim ki İşin özünde girişimcilik konusunda “içten yanmalı” olup olmadığınızı anladıktan sonra bazı kararları verin. Hayalinizin ne olduğunu anlamak ve bunun peşinden gidecek cesareti göstermeniz de çok önemli olacak. Cesaretten kasteddiğim de muhtemelen yaşayacağınız maddi sıkıntılar sırasında yakın çevreniz size “hadi boşver doğru dürüst bir iş bul kurumsal firmalarda” demeye başladığında dahi inandığınız yoldan ayrılmamak.

Girişiniz çıkışınız bir olmasın. Allah yolunuzu açık etsin.

Murat Koç

sinan

1986 doğumluyum, makine mühendisiyim. Körfez olsun İstanbul Park olsun her fırsatta pist günlerine katılmaya çalışıyorum. Bir nevi 'track junky'im :) 2010-2013 Türkiye Ralli Şampiyonası'nda sınıf 3 klasmanında co-pilotluk yaptım. Prokart şampiyonasında yarıştım. Motoru olan her şeye ilgi duyuyorum. Ayrıca gerçek bir Alfa Romeo ve OTOPARK tutkunuyum!

İlgili Makaleler

6 Yorum

  1. Beğenerek okudum. Tamamen katıldığım çok güzel gözlemler ve tasvirler var. 🙂 Şahsen "öğle yemeği girişimcileri"ne "içten yanmalı" olmaları için gaz veren yerde konumlandırıyorum kendimi. Bana iyi bir girişimle gelene iştirakim de olur hep belirtirim. Bugüne kadar henüz gelmedi 😀

  2. girişimcilikle ilgili anlatılan ilham verici hikayeler herkesi heyecanlandırır fakat madalyonun diğer yüzünde bu yola çıkıp başarısız olan binlerce insan var. bence insanlar hedefini iyi belirlemeli, donanımlı olmalı ve ünlü sözde olduğu gibi yenilse bile yine deneyip daha iyi yenilmeli. yazı çok güzel olmuş 🙂

  3. Daha önce linkedin'de rastladığım ve çok hoşuma giden bir yazının da foruma attıktan sonra @sinan abinin abisi Murat Koç'a ait olduğunu öğrenmiştim. Bu da çok hoş bir yazı olmuş. Kendisinden ve yazılarından öğrenilecek çok şey var 🙂

    Evvela Samimiyet.

  4. lastikci kaportaci iken tuvturk veya serviste calisiyorsaniz, tesisatci iken koctasa girdiyseniz , hele makina muhendisi iken bi ise giripte maas aliyorsaniz girisimcilige katilin, ama isletme mezunu vasifsiz bir insan iken bi kafe acayim firin aciyim gibi giris sermayesi yuksek islere girecekseniz bunu yapmayin.

  5. Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş. Ben de bir girişim pesindeyim arkadaşımla birlikte. Tübitak destekli bir proje olacak eğer mülakatı geçerse. Gelismis araç takip sistemleriyle alakalı. Onay alınırsa sizinle iletişime geçmek isterim hem girisimcilikle ilgili hem de projenin gelişimiyle.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu