Köşe Yazıları

Vergiler nereye gidiyor?




Aslında başlığın kafanızda ilk oluşturduğu gibi bir anlamı yok, keza vergilerin nasıl harcandığını yazmaya başlasam bu yazı bitmez, bu haliyle de biteceğini sanmıyorum ya neyse.

Yılbaşından hemen önce “Artık bu vergiler daha ne kadar artabilir? Biz daha ne kadar dayanabiliriz?” başlığıyla yayınlanacaktı, zira 22 Eylül 2012’de %36’dan %40’a yükselen vergiler sürekli olarak “Ekonomisi güçlü Türkiye!” diye martaval okuyanları haksız çıkaracak seviyeye yükselmişti. Artık bu vergilerin düşmesini bırak, otomotiv vergi sisteminin sil baştan yeniden yazılması gerektiğini söyleyecektim. Söyleyecektim de; 1 Ocak 2014’te hükümet, vergi oranlarının 1600cc’ye kadar olanı %40’tan %45’e, 1600cc ile 2000cc arası olanı %80’den %90’a, 2000cc ve üzeri için ise %130’dan %145’e yükseltti. Sil baştan…

Nasıl Başladı?

En iyisi 1 Ağustos 2002’ye dönelim. O tarihe kadar 5 farklı KDV oranı ve neredeyse her bakanlığın kendine ait vergi oranları vardı. Federasyonlar Fonu, Toplu Konut Fonu, Eğitime Katkı Payı, Savunma Sanayi Destekleme Fonu gibi spesifik vergilendirmeler yerine, bunların hepsini tek bir çatı altında toplayıp, gereken bakanlıklara bu basitleştirilmiş ortak vergiden gerekli miktarda pay ayıracak bir sistem oluşturuldu. Ancak asıl amaç, 1999 depremi sonucu oluşan yaraları sarmak için gereken 20 milyar doların üstündeki parayı toplayacak bir vergi havuzu oluşturmaktı. Yani 1 Aralık 2002’de kaldırılacak olan deprem vergisi ÖTV adıyla kalıcı hale geliyordu.

Ayrıca Avrupa Birliği Gümrük Birliğine katılmamız nedeniyle Avrupa’dan ithal edilen ürünlerden alınan %10 gümrük vergisini de artık alamayacak olan devlet, bu kaybı adeta ÖTV’nin içine yedirdi. 1 Ağustos 2002 öncesi yüksek oranlı KDV ile (%40) satışı yapılan motorlu taşıtlar, motor hacimlerine göre farklı ÖTV oranlarına ayrılarak yeni sisteme adapte edildiler. Ancak bu değişim öncesi toplam vergi miktarı bütün otomobiller için %40 iken, yeni sistemde ÖTV ile birlikte en düşük 1600cc ve altı motor hacmine sahip araçlar için %27 ÖTV + %18 KDV, toplamda %49,86’lık bir vergi yüküne dönüştü. Eskiye göre devlete ödenen vergi miktarı %25 artıyor, aynı aracı almak için ise cebimizden %9 daha fazla para çıkıyordu. 1600cc-2000cc arası araçlar için vergi oranı %46 ÖTV + %18 KDV ile %72’ye, 2000cc üstü için ise %50 ÖTV + %18 KDV ile %77’ye çıktı. Yani 2000cc üstü için devlete ödenen vergi neredeyse %100 artmıştı.

Ancak bir tepki oluşmadı, çünkü ülke büyük bir travmadan geçmişti ve devletin yaraları sarması için herkesin fedakârlıkta bulunması gerekiyordu. Eskiye göre %25 ile %100 arası daha fazla vergi toplayan devlet, halkın cebinden ise %10 ile %28 daha fazla para çıkartıyordu. Doğal olarak yıllık satış miktarları da etkilendi, ancak görünürde vergiler artmamış gibiydi; %40 KDV gitmiş, yerine %27 ÖTV gelmiş gibi görünüyordu. ÖTV’nin bile %18 KDV’sinin alınması, kimsenin dikkatini çekmemişti.

İkinci tarih ise 1 sene sonrası, 14 Ekim 2003. ÖTV motor hacmi 1600cc’ye kadar olan araçlar için %30’a yükselirken, 1600cc-2000cc arası %52, 2000cc üstü için ise %75’e çıkmıştı. Devlet “2000cc üstü araçları almayın” diyordu sanki. Yine kimse itiraz etmedi, 1.6lt neyine yetmiyordu, fazlası lükstü!

1 sene sonrası, 4 Kasım 2004. 1600cc’ye kadar %37, 1600-2000cc arası %60, 2000cc üstü ise %84. Acaba niye %84? Niye %85 veya %90 değil gibi sorular sorarken %27 ile taksimetreyi açan 1600cc altının %37’ye çıktığını, yani iki senede %25 artış gösterdiğini kimse görmüyordu. 2000cc de fena gitmiyordu aslında, 2 senede kendisinden alınan vergi oranı %50’den fazla artmıştı. Sonuçta ekonomisi güçlü Türkiye geliyordu, ekonomi bu kadar güçlüyken vergi veremeyecek fakirler bizden değildi. Zaten cumhurbaşkanlığı seçimi, internet andıcı derken de 2006-2007 fırtına gibi geçti. ÖTV’ye zam yapmak akıllara bile gelmedi veya destek kaybetmemek için özellikle kaçınıldı.

Bir sonraki tarih ise 17 Mart 2009. Ekonomik krizlerin teğet geçtiği, 2008 Autoshow’u gösterip “Krizdeki ülkede Autoshow olur mu?” argümanlarının savurulduğu tarihten yalnızca birkaç ay sonrası. Büyük bir ÖTV indirimi aylar süren sancılı bir süreç sonunda açıklanıyordu. Kasım ayında Kemal Unakıtan “ÖTV’yi indireyim de herkes ithal araba mı alsın?” diyordu; nasıl oluyorsa bu laf edildikten 4 ay sonra ÖTV indi, ancak 2009’da satılan araç miktarlarına bakınca bu durumun yerli otomobillere yaradığı görülüyor.

1600cc ve altı %18 ÖTV, 1600-2000cc arası %54 ve 2000cc üstü %80’e düşüyor. 1600-2000cc arası alınan %54’lük ÖTV ise devletteki 4 fetişizmini merak ettiriyor. 2000cc üstü ise aynı tas aynı hamam, toplamda %112’lik vergi oranıyla hala ulaşılır olmaktan çok uzak. Ancak ilk defa motorlu taşıtlardan alınan toplam vergi miktarı, ÖTV çıkmadan önceki seviyeye düşüyor. %18 ÖTV + %18 KDV toplamda %39,24 ediyor. Neredeyse 7 yıl sonra, sonunda özveride bulunma dönemi bitiyor, sonunda ekonomi düze! çıkıyor, güçlü Türkiye güçlü ekonomi kendisini gösteriyor ve 90’larda! alınan vergi miktarlarına, sadece 1600cc altı motor hacmine sahip araçlar için düşüyoruz. İnsanlarda “Acaba hakkaniyetli vergi oranlarına geri mi dönüyoruz?” sorusu oluşuyor, veya sadece ben öyle düşünüyorum

Yalnızca 3 ay sonrası, 16 Haziran 2009. Sadece ben öyle düşünüyormuşum. 1600cc altı %27, 1600-2000cc arası %60, 2000cc üstü ise %84’e dönüyor. Bu geri dönüşün büyük sorumlusu distribütör ve bayiler oluyor. Devletin almadığı vergiyi kendi karlarına ekleyince otomobiller belirgin biçimde ucuzlamıyor. Hakkaniyetli bir uygulama, şark kurnazlığına yeniliyor ve geri adım atılıyor.

1 Ekim 2009’da %37, %60, %84 şeklinde eski uygulamaya geri dönülüyor. 13 Ekim 2011’de önce 2000cc üzeri için vergi oranı %84’ten %130’a uçurularak toplam alınan vergi miktarı %171 gibi rekor bir düzeye çıkıyor. 22 Eylül 2012’de 1600cc altı vergi %37’den %40’a yuvarlanıyor/güncelleniyor! Son olarak da bu yılın başında bütün vergiler artırılarak yeni bir rekora koşuluyor.

Şu Anda Durum Ne?

1 Ocak 2014’te sırasıyla %45, %90 ve %145 olarak güncellenen ÖTV oranları, 2002’deki ÖTV + KDV’yi aşıyor. %45 ÖTV + %18 KDV ile en düşük vergi oranı %71 olurken, 2000cc üstünden alınan %190’lık vergiyle de Singapur’dan sonra dünya rekoru kırılıyor.

Diğer taraftan mevcut vergi sistemi istismarlara da yol açıyor. Lüks otomobil olarak adlandırabileceğimiz Premium markaların motor hacmi 1600cc’den düşük orta üst sınıf modelleri sınıfının en pahalı araçları olmalarına rağmen en düşük vergi diliminden yararlanıyor. Diğer taraftan, gerek yakıt ekonomisi gerek yedek parça fiyatları bakımından Avrupa’da en çok tutulan orta alt sınıf markaların 2lt dizel motorları Türkiye’de vergiler yüzünden lüks kalıyor.

Bu durumda şunu sormamız gerekiyor: Bir motorun 1599cc olması ile 1600cc olması arasında, hatta 2000cc olması arasında ne fark var? Artık belirleyici kriter hala motor hacmi midir, yoksa bu tarz yüzeysel kıstaslar geçmişte mi kaldı? Bence artık çok daha kompleks ve sofistike ölçütlere geçiş yapma zamanı geldi.

Otomotiv distribütörleri de rahatsız bu durumdan. Ocak ayındaki Toyota lansmanında CEO Ali Haydar Bozkurt geçen yıl 850.000 olarak gerçekleşen yıllık satış miktarını bu yıl 600.000 olarak öngördüklerini, bu durumun karlılığı korumak konusunda zorluğa yol açtığını ve bu yüzden Türkiye genelinde bütün yatırımları durdurduklarını açıkladı. İçinizden “Sanki her ile fabrika açıyorlar da, bütün yatırımları durdurdular, tüh!” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak tüm yatırımlar derken, servis elemanlarının eğitilmesinden tutun da, showroom ve servisin fiziki yenilenmesine kadar, anlayacağınız tuvalet fayanslarına kadar yapacakları her şeyi durdurma kararı almışlar. Bu durumun devam etmesi halinde 2015 için küçülmeye gitmek zorunda kalacaklarını da söylediler ki, bu bayi sayısı olarak azalma demek. Adım gibi eminim bu önlemleri alan tek firma Toyota değil, herkes aynı pozisyonda; hatta zaten küçülme trendinde olan markaların Türkiye’den çekildiğini görmek kimseyi şaşırtmamalı.

Üstelik devlet kanadından baktığımızda da durum pek parlak değil. 2008’de “Ekonomi süper olmasa böyle Autoshow olur muydu?” diyen devlete bu seneki Autoshow’un iptal edildiğini birilerinin söylemesi gerekiyor. Otomotiv devlerinin son 10 yılda Türkiye’ye yaptığı yatırımlara da bakacak olursak (mevcut tesislerin kapasite artırımı dışında neredeyse ‘hiç’ ve Türkiye’den çıkan Opel) ve bu yatırımları elimizden kaçanlarla karşılaştırırsak, alınan astronomik vergilerin ve ülkede hak hukuk anlayışının kalmamasının bu yatırımları nasıl kaçırdığını görürüz. PSA grubu, Hyundai, Kia, Ford, hatta Cherry ve bugün de Volkswagen kaçtı. Üstelik Volkswagen binek araç değil, Türkiye’nin neredeyse artık uzman olduğu ticari araç fabrikası açacaktı. Bunların artık Türkiye’ye bir şeyler anlatıyor olması lazım. Dünyada en çok satılan motor hacmi 2lt-3lt arası iken, Türkiye’de bu gruba ceza gibi vergi oranları uygulanması bu kaçışın en büyük sebebi. Daha 10 sene öncesine kadar 2lt altı motoru olmayan BMW’ye “gel Türkiye’de fabrika aç” derken neye güvenildiğini çok merak ediyorum açıkçası.

Yerli Malı Yurdun Malı

Mevcut markaların fellik fellik kaçtığı bir pazarda, “Yerli otomobil” diye ortaya dökülmenin ne kadar abes olduğu da ortadadır. Sıfırdan ortaya çıkacak bir markanın belli başlı problemleri vardır. Bunlardan ilki satış ve servis ağı kurmak, Türkiye geneline yayılmak, yayıldığı her noktada kalifiye elemanlarla ve yeterli yedek parçayla kusursuz bir hizmet anlayışında olmaktır. İlk izlenim, yeni doğan bir marka için ölümcül öneme sahiptir. Onlarca yıl deneyime sahip uluslararası firmaların küçülmeyi düşündüğü bir ortamda, daha yeni para kazanacak bir şirketin ayakta kalması ne kadar mümkün olur tahmin edebilirsiniz.

Bu aracın hybrid olacağı söylenmekte. Park sensörüne bile “Bu şimdi bozulur başımıza masraf olur, sensörsüz zımbırtısız olanı yok mu?” şeklinde yaklaşan Türk tüketicisi, şimdiye kadar hiç görmediği bir sistemi ne kadar benimser, kocaman bir soru işareti.

Üstelik bu kadar yatırım yapıp, risk alıp ortaya bir araç koyacak olan şirketin, maliyet ve kar oranının üstüne gelecek olan minimum %70’lik vergi kendilerine pek de yardımcı olmayacak. Kaldı ki bu aralığa düşmeleri için 1600cc altı bir motor seçmeleri gerekiyor ve bu durum yelpazeyi oldukça daraltıyor. Eğer maliyet odaklı 1600cc bir motor seçerlerse hem motor gücü hem de yakıt tüketiminden feragat edecekler, bu durum da müşterilere nahoş bir tecrübe yaşatacak. Yeni nesil direkt enjeksiyonlu ve turbolu motorlara yönelirlerse de maliyet katlanarak artacak. Oysa orta halli 2000cc bir motor hem normal bir araca göre daha ağır olan hybrid sistemi ve pilleri rahatlıkla taşırken, hem de yakıt tüketimini optimal seviyelerde tutar. Ancak bu defa da %120 ile %190 arası vergilerle karşı karşıya kalırlar ki böylece 50.000 TL’lik bir araba, 110.000 TL ile 150.000 TL arası bir fiyata satılır.

Peki ne yapmak gerekiyor?

Mevcut motorlu taşıtlar vergi sistemi çöp! Gelişen teknoloji, öncelikler ve dünya trendleri yüzünden mevcut vergi sistemimiz artık bir anlam ifade etmeyen bir yapıya dönüşmüştür. Motor hacmine göre vergi alan bu sistem, hem suistimale açıktır, hem de haksızlık yaratmaktadır. Her konuda, her yasada bize örnek diye dayatılan Avrupa’da Danimarka hariç KDV dışında herhangi bir vergi alınmıyor, oranlar %20 civarında dolaşıyor. Mevcut durumdan ne üreticiler, ne distribütörler ne de tüketici memnun değildir. Yapılması gereken satış için kademeli vergiye geçmek, yıllık vergi içinse egzoz emisyonlarını gözeten bir vergi sistemi kurmaktır. Kademeli vergi şöyle olacak:

Belli başlı birkaç kriter belirlenecek. Türkiye’yi düşündüğümüzde egzoz emisyonu ve vergisiz araç satış fiyatı bence yeterli ancak daha fazla kriter belirlenebilir. Mesela egzoz emisyonuna göre;

  • 100gr/km’nin altında olan araçlar için ÖTV %0
  • 100gr/km-110gr/km için ÖTV %1
  • 110gr/km-120gr/km için ÖTV %2
  • 120gr/km-130gr/km için ÖTV %3
  • 130gr/km-140gr/km için ÖTV %4
  • 140gr/km-150gr/km için ÖTV %5
  • 150gr/km-175gr/km için ÖTV %10
  • 175gr/km-200gr/km için ÖTV %20
  • 200gr/km ve üstü için ise ÖTV %30

Daha sonra bu vergiye “vergisiz araç fiyatına” göre oranlanmış 2. kademe eklenecek:

  • 50.000 TL’ye kadar %0 ÖTV
  • 50.000-100.000 TL arası %5 ÖTV
  • 100.000-150.000 TL arası %12,5 ÖTV (küsuratlı rakam vereyim de salladığım anlaşılmasın)
  • 150.000-200.000 TL arası %20 ÖTV
  • 200.000 TL ve üstü için ise %30 ÖTV olacak şekilde.

Böylece aldığınız arabanın vergisiz fiyatı 25.000 TL ise ve emisyon oranı 100gr’ın altına ise ödeyeceğiniz ÖTV miktarı %0 olacak, %18 KDV’nin eklenmesiyle 25.000 TL’lik araç 29.500 TL’ye fatura edilecek. Vergisiz fiyat 60.000 liraysa ve emisyon oranınız 115gr ise %5+%3 toplamda %8 ÖTV vereceksiniz. Bu arada %18 KDV olduğu yerde duruyor, ancak ÖTV’nin KDV’si uygulamasından vazgeçmek gerekiyor. Yani artık ÖTV’li fiyat üzerinden KDV almak yerine, KDV de ÖTV de vergisiz fiyat üzerinden alınmalı, yani toplanmalılar. Böylece iki vergi üst üste eklendiği zaman %18+%8, %26’lık bir vergi ödeyeceksiniz. Bu da 60.000 TL’lik bir araçtan 15.000 TL vergi alınması ve 75.000 TL’lik bir fatura anlamına geliyor.

Bu sayıların ve oranların hepsi farazidir elbette, aralıklar genişletilebilir veya daraltılabilir, vergi oranları birkaç puan artırılabilir. Muhakkak bir fizibilite yapılarak doğru oranlara ve aralıklara ulaşılabilir; elimde bu kadar hassas bir çalışma yapacak büyüklükte veri yok. Ancak motor hacmi yerine kriterlerin fiyat ve emisyon oranları olacağı bir sistemin daha doğru olduğu açık ve net ortadadır. Yıllık MTV’nin de yine emisyon oranlarına göre alınması gerekiyor.

Hybrid ve elektrikli araçlar için ÖTV oranı ise hiçbir ayrım yapılmadan %0 olacak. Çünkü siz eğer ilk defa üretilecek bir aracı hybrid olarak piyasaya sürecekseniz önce onun için bir pazar oluşturmalısınız. Türkiye’de kimsenin tanımadığı bir aracı satmanız neredeyse imkânsızdır. Ayrıca bu sistemi bilen kalifiye eleman eksikliği de büyük sorun. Oysa uluslararası firmalar bu araçları Türkiye pazarına soktuğu zaman kendi elemanlarını bunların bakımı için yetiştirecekler ve böylece bu sistemden anlayan personel havuzu oluşacak. Neticede yerli hybrid otomobilin pazara girmesi kolaylaşacak, daha çabuk kabul görecek ve servis konusunda da daha az sancılı bir süreç sonucunda sistem oturacaktır. Bütün dünyada vergi teşviki verilen –ki burada kastedilen bizdeki %18 KDV’nin alınmaması anlamına geliyor, üstelik mesela Kaliforniya’da arabanın bir kısmını da eyalet kendisi ödüyor– hybrid araçlara ben sadece ÖTV alınmasın diyorum. %18 KDV aynen durmaya devam edecek. Aynı şekilde elektrikli araçlarda da ayrım yapılmadan ÖTV’nin sıfırlanması lazım. Hükümetin başka şeyleri sıfırlayacağına, bir defa da gelecek eğilimleri görüp doğru şeyi yaparak hybrid ve elektrikli araçlarda ÖTV’yi kaldırması gerekiyor.

Tabii ben bunu diyorum ama, hakkaniyetli bir vergi sistemine geçmek, otomotiv sektörünün gelişmesi mevcut düzende hayal. Bu yazıyı düzenlerken Twitter yasaklandı. Her gün gündem 180 derece değişirken dikkatleri bu konuya çevirmek ve çözülene kadar bu konu üzerinde tutmak mümkün değil. Ben sadece nerelerden nerelere geldiğimizi hatırlatmak, ve bu kadar saçma bir düzenin içerisinde bize gerçekleştirilmeyecek ne vaatler verildiğini göstermek amacıyla bir şeyler karaladım.

Allah sonumuzu hayır etsin.

Muhip Tuna Meti

1988 Adana doğumluyum, Adana Fen Lisesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi gemi inşaatı mezunuyum. OTOPARK'la tanışmam 2011'de test videoları ve bizzat arabamın çekildiği Citroen DS4 testiyle gerçekleşti.

İlgili Makaleler

7 Yorum

  1. Gercekten cok dogru, insanların uzun olması sebebiyle okuyacağını düsünmedigim ama üstünde inanılmaz emek olan bir yazı. tebrikler valla. Ben bir dönem almanyada yasadım, orada hani toplu ulasım artık top-notch, yani insanlar araba alsın diye tesvikler uygulanması gerekiyor ama (iste arabalar test edilebilsin diye hız sınırı olmayan otoban bölümleri, kaymak gibi asfalt, altyapı) hele de vergilerin inanılmaz yüksek olduğu bir ülke olmasına rağmen otomobil almak özelliklede alımgücüyle karşılaştırıldığında oldukça kolay oluyor. Bu alımgücü olayı bizim ülkemizde neden değerlendirilmiyor hala anlamıyorum, esasında baya önemli bir kavram.. ama burada en önemlisi insanların araba alamaması değil aslında, türkiye ekonomisini ayakta tutan tek şey olan oldukça tüketici bir toplum olma özelliğimizin yavaş yavaş düşüyor olması. Hal böyle olunca dediğin gibi yatırımlar ülkeden uzaklaşıyor, hele de faiz oranlarıda malum bu kadar yüksekken, bu yüzden ülkenin hali gittikce kötüye gidiyor. Otomobil açısından bakınca da endüstriyi türkiyede ayakta tutan en önemli sebep bence insanların ne kadar cahil, görmemiş veya gösteriş meraklısı olması durumu; evini satıp araba alanların olduğu bir ülkede, özellikle ülke kızlarımızın (kezbanlarımız) lüks otomobile olan düşkünlüğü(avrupada amerikada da düşkünler var “golddiggerlar” ama artık lamboya, porschea falan yani bizimki kadar mercedes falan olağandır onlar için) birlikte maneviyattan çok maddiyat üzerine dönüşen ilişkiler içerisinde ülke erkeklerinin anlamsız yere bilmediği arabayı sırf lüks diye almasınıda anlam veremiyorum. Adamın altında en lüks araç var araba özelliklerini sorsan bilmez, almış ama şekline almış işte.. durum böyle, sonumuz ne olacak merakla bekliyoruz..

  2. Hal bu olunca bizim gibi gençlerin hayali ; ” ulan üniversiteyi bitirekte kaçak bu ülkeden , artık norveç mi olur almanyamı olur ”
    Şeklinde oluyor , devlet babağ bize 3 çocuk diyor sonra adeta bizi kovuyor , ülkesini haritadan silmek istiyor !

  3. Meclis bütçe görüşmelerinde; bir yıl boyunca toplanacak trafik cezalarının, bütçenin gelir kalemine dahil edildiği bir siyasi zihniyette(insanlar polislerin kurduğu pusulara yakalanmasa yani kurallara muntazaman uysa böyle bir gelir kalemi olamaz sıfır lira toplarsınız) yani cezayı gelir kabul eden insanlar suç işlesin de bütçeyi dolduralım diyen bir mali politika,nasıl olacak ta vergi sistemini düzeltecek HAYAL HAYAL HAYAL.

  4. Akaryakıtta ÖTV, araba alırken ÖTV. Yani bu sistem vatandaşın anasını ağlattı yeter be. Geçenlerde test videolarınızda 3.20 d yi çok beğendinizi görünce fiyatına adam akıllıca bakmak istedim. Ulan hem Bmw, hem az yakıyor çok güzel fln diye bir girdim siteye. Karşıma çıkan tablo tam bir skandaldı. Şöyle ki,

    Vergi hariç liste fiyatı : 26.160 euro = 73.195 TL

    %90 ÖTV + %18 KDV eklenmiş Anahtar teslim fiyatı : 59.458 euro = 166.362 TL

    ( 1 euro = 2,7979665 tl )

    Sonra da siyasiler çıkar konuşur. Ekonomimiz çok iyi, efsaneyiz, öyleyiz böyleyiz. Hadi lan ordan döviz almış başını gitmiş bir bela. Ebay.uk’den bir şey alamaz olduk, İngiliz Sterlini küfür sayılacak düzeylere çıkmış. ÖTV başka bir bela. Siz bMW 7’lere bineceksiniz milletin verdiği vergilerle, ama 25 yıllık üst kademe devlet memuru ancak Opel,Ford alabilecek hatta Wolsvagen dahi alamayacak öyle mi !!! ( Golf dediğin araba 80.000 tl ) Allah belalarını versin.

  5. bunun düzeleceğine inanmayı çok isterdim fakat inanç sömürüsü ile ayakta kalan hükümet bu inancımı da sömürdü. artık düzeleceğine inanmıyorum….bunun 50 yıl sonrası çin gibi bisiklet ve mobiletler ile sokaklarda gezmek olacak. araba kalmayacak piyasada.. akaryakıt fiyatları çok daha kötü haller alacak… çünkü bugün %190 olan ÖTV 50 yıl sonraya endekslendiğinde %500 falan olacak kimse dur demezse. haliyle mobilet motorsiklet ve motorsuz taşıtlar gündeme gelecek. uzakdoğuda popülasyon fazlalığından, Avrupa’da medeni seviye yüksekliğinden tercih edilen motorsuz taşıtlar veya scooterlar burada ÖTV ve türevleri yüzünden tercih edilecek… bunu buraya yazıyorum.!! Bizim gibi çakma bir memlekete böyle çakma bir hayat yakışır zaten. saygılar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu