Linkedin'de gördüğüm ve hoşuma giden bu yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim. Kimbilir belki de İlginizi çeker.
@berkertekin abimizin yorumlarını ayrıca bekliyorum
Evvela Samimiyet.
Bu yazı öyle bilimsel & akademik ve uzun bir makale değil. 4-5 paragrafta iş hayatındaki samimiyetle ve ekip yönetimi ilişkisine dair son yıllardaki bazı tespitlerimi paylaşmak istedim sadece. Kurumsal hayatın yollarında ilerliyorsak biraz daha fazla düşünmek ve bilhassa samimiyet konusunu gerçekten içselleştirmek lazım.
Samimiyet, iş hayatında bilhassa ekiplerin yönetiminde insanlardaki potansiyeli ortaya çıkarmak için çok önemli. Neden bunu söylüyorum çünkü hem çalışma fırsat bulduğum hem de çevremdeki 87-88 sonrası jenerasyonda inanılmaz bir yaratıcılık ve fikir üretme potansiyeli görüyorum. Ama bu potansiyelin açığa çıkarılması için yeni neslin düşünce yapısını çok iyi anlamamız lazım ki bunun temelinde de samimiyetin yattığına inanıyorum. Yeni nesle eskisi gibi müdürcülük yapmaya çalışmak tatlı su akvaryumuna deniz balığı koymak gibi.
Samimiyetin kurulduğu yerde güven ilişkisi devreye girdiği için kimse müdürcülük oynamak zorunda kalmaz. Bu konu kritik çünkü yeni jenerasyona kurumsal hayatın demirbaşlarından "hiyerarşi" silahı ile iş yaptırmak imkansız diyebilirim. Mesela yapılması gereken önemli bir proje var. Eski tarz ile takımındaki birine “Şu projeyi al hemen yap bana getir” dediğinde duvara toslama ihtimalin çok fazla. İlk cevapları şu oluyor genelde: "İyi de abi bunu bana yaptırdığında neye değer katacağım?" Bence bu soru harika. Tabiki sorsun & sorgulasin bunda hiçbir sıkıntı yok. Ama 40-45'li yaşlarına yaklaşan nesil bu soruya cevap verebilecek şekilde kendini adapte etti mi bu daha önemli bir soru.
Artık kimse sadece müdürü ona ne yapacağını söylediği için iş yapmıyor. Bunu söylerken günlük operasyonel işleri kastetmiyorum çünkü herkes maaşını hak etmek için zaten görev tanımındaki işleri yapmak zorunda. Günlük operasyon içinde bazı işleri sorgusuz sualsiz yapabilmeli bu tamamen ayrı konu. Müdür ve çalışan ilişkisindeki samimiyetin öneminin ortaya çıktığı nokta biraz daha projeler ve insanların ek olarak kafa yorması yani değer katmasını beklediğimiz konular diyebilirim.
Samimiyet çok geniş bir kavram aslında ama ben bu yazıda sadece çalışma arkadaşlarımıza yaklaşım şeklimizdeki samimiyetten bahsetmek istedim. Aslında basit. İnsanlara müdürleri gibi değil de onların şirkete & hayata değer katan bireyler olduğunu hissettiren biri gibi yaklaşmayı denediğinizde sonuçlar muhteşem olabiliyor. İnsanları yapacakları işin aslında hangi daha büyük amaca hizmet edeceğini samimi şekilde anlattığımda daha fazla motive edebildiğimi görüyorum. Yani samimi şekilde çalıştığınız insanları önce değerli hissettirmekten bahsediyorum. Yeni nesilde gördüğüm, yaptıkları işe değer kattıkça kendilerini de daha değerli hissettikleri.
Genel olarak isyankar gencimize onun saatlerini alacak bir proje talebinizin aslında şirketin belki de 2-3 yıllık planlarında ne kadar etkili olabileceğini gösterebilirseniz yeni nesil bir anda sahipleniyor verdiğiniz işleri. Hatta sizin vermenize gerek kalmıyor ve kendisi operasyonel işinin dışında ek proje önerileri getirmeye başlıyor. Bunun tersine katacağı değeri göremediği zaman ve hatta daha büyük bir amaca yardımcı olduğuna inanmadığı zaman tamamen geriye çekilebiliyor. Bunu yaparken kendi kariyerini baltalıyor gibi görebilirsiniz ama adamın çok da umrunda değil. Giderim başka yerde çalışırım yeter ki değer kattığımı hissedeyim kafasindalar bence.
Bu yeni düşünce & davranış tarzını anlamazsak ve adapte olmazsak hem takım olarak iş sonucu çıkaramayız hem de insanların yeni fikir üretmesini engelleyen ortamlar yaratan yöneticiler oluruz yakın gelecekte. Bu tarza adapte olmanın en basit yolu samimiyet. Ama samimiyeti kurmak ve gerçekten samimiyim demek çok zor. Samimiyeti “mış gibi” değil de gerçekten benimseyerek kurabilenler ancak bu kuşağı anlayan ve yönlendirebilen yöneticiler olacak. Bence samimiyeti içselleştirmenin bir formulü çünkü çok kişisel bir konu. (Dogan Cüceloğlu'nun "Mış gibi yaşamlar" kitabını okumanızı tavsiye ederim)
Şunu da söylemeden edemedim. Bu konudaki en büyük risk samimiyetin kıymetini bilmeyen ve müdürüyle samimi olduğunda "amaaann iş yapmasam da olur” diyebilen kişiler. Durumsal liderliği anlamış iyi bir yöneticinin bu kişileri de hızlıca tespit edip ya hiyerarşi uygulaması ya da yanından uzaklaştırabilmesi lazım.
Murat Koç
Yazının Linki
@berkertekin abimizin yorumlarını ayrıca bekliyorum
Evvela Samimiyet.
Bu yazı öyle bilimsel & akademik ve uzun bir makale değil. 4-5 paragrafta iş hayatındaki samimiyetle ve ekip yönetimi ilişkisine dair son yıllardaki bazı tespitlerimi paylaşmak istedim sadece. Kurumsal hayatın yollarında ilerliyorsak biraz daha fazla düşünmek ve bilhassa samimiyet konusunu gerçekten içselleştirmek lazım.
Samimiyet, iş hayatında bilhassa ekiplerin yönetiminde insanlardaki potansiyeli ortaya çıkarmak için çok önemli. Neden bunu söylüyorum çünkü hem çalışma fırsat bulduğum hem de çevremdeki 87-88 sonrası jenerasyonda inanılmaz bir yaratıcılık ve fikir üretme potansiyeli görüyorum. Ama bu potansiyelin açığa çıkarılması için yeni neslin düşünce yapısını çok iyi anlamamız lazım ki bunun temelinde de samimiyetin yattığına inanıyorum. Yeni nesle eskisi gibi müdürcülük yapmaya çalışmak tatlı su akvaryumuna deniz balığı koymak gibi.
Samimiyetin kurulduğu yerde güven ilişkisi devreye girdiği için kimse müdürcülük oynamak zorunda kalmaz. Bu konu kritik çünkü yeni jenerasyona kurumsal hayatın demirbaşlarından "hiyerarşi" silahı ile iş yaptırmak imkansız diyebilirim. Mesela yapılması gereken önemli bir proje var. Eski tarz ile takımındaki birine “Şu projeyi al hemen yap bana getir” dediğinde duvara toslama ihtimalin çok fazla. İlk cevapları şu oluyor genelde: "İyi de abi bunu bana yaptırdığında neye değer katacağım?" Bence bu soru harika. Tabiki sorsun & sorgulasin bunda hiçbir sıkıntı yok. Ama 40-45'li yaşlarına yaklaşan nesil bu soruya cevap verebilecek şekilde kendini adapte etti mi bu daha önemli bir soru.
Artık kimse sadece müdürü ona ne yapacağını söylediği için iş yapmıyor. Bunu söylerken günlük operasyonel işleri kastetmiyorum çünkü herkes maaşını hak etmek için zaten görev tanımındaki işleri yapmak zorunda. Günlük operasyon içinde bazı işleri sorgusuz sualsiz yapabilmeli bu tamamen ayrı konu. Müdür ve çalışan ilişkisindeki samimiyetin öneminin ortaya çıktığı nokta biraz daha projeler ve insanların ek olarak kafa yorması yani değer katmasını beklediğimiz konular diyebilirim.
Samimiyet çok geniş bir kavram aslında ama ben bu yazıda sadece çalışma arkadaşlarımıza yaklaşım şeklimizdeki samimiyetten bahsetmek istedim. Aslında basit. İnsanlara müdürleri gibi değil de onların şirkete & hayata değer katan bireyler olduğunu hissettiren biri gibi yaklaşmayı denediğinizde sonuçlar muhteşem olabiliyor. İnsanları yapacakları işin aslında hangi daha büyük amaca hizmet edeceğini samimi şekilde anlattığımda daha fazla motive edebildiğimi görüyorum. Yani samimi şekilde çalıştığınız insanları önce değerli hissettirmekten bahsediyorum. Yeni nesilde gördüğüm, yaptıkları işe değer kattıkça kendilerini de daha değerli hissettikleri.
Genel olarak isyankar gencimize onun saatlerini alacak bir proje talebinizin aslında şirketin belki de 2-3 yıllık planlarında ne kadar etkili olabileceğini gösterebilirseniz yeni nesil bir anda sahipleniyor verdiğiniz işleri. Hatta sizin vermenize gerek kalmıyor ve kendisi operasyonel işinin dışında ek proje önerileri getirmeye başlıyor. Bunun tersine katacağı değeri göremediği zaman ve hatta daha büyük bir amaca yardımcı olduğuna inanmadığı zaman tamamen geriye çekilebiliyor. Bunu yaparken kendi kariyerini baltalıyor gibi görebilirsiniz ama adamın çok da umrunda değil. Giderim başka yerde çalışırım yeter ki değer kattığımı hissedeyim kafasindalar bence.
Bu yeni düşünce & davranış tarzını anlamazsak ve adapte olmazsak hem takım olarak iş sonucu çıkaramayız hem de insanların yeni fikir üretmesini engelleyen ortamlar yaratan yöneticiler oluruz yakın gelecekte. Bu tarza adapte olmanın en basit yolu samimiyet. Ama samimiyeti kurmak ve gerçekten samimiyim demek çok zor. Samimiyeti “mış gibi” değil de gerçekten benimseyerek kurabilenler ancak bu kuşağı anlayan ve yönlendirebilen yöneticiler olacak. Bence samimiyeti içselleştirmenin bir formulü çünkü çok kişisel bir konu. (Dogan Cüceloğlu'nun "Mış gibi yaşamlar" kitabını okumanızı tavsiye ederim)
Şunu da söylemeden edemedim. Bu konudaki en büyük risk samimiyetin kıymetini bilmeyen ve müdürüyle samimi olduğunda "amaaann iş yapmasam da olur” diyebilen kişiler. Durumsal liderliği anlamış iyi bir yöneticinin bu kişileri de hızlıca tespit edip ya hiyerarşi uygulaması ya da yanından uzaklaştırabilmesi lazım.
Murat Koç
Yazının Linki